Yayınevi : Destek Yayınları
Sayfa Sayısı: 519
Arka Kapak Yazısı :
SOLUK KESEN BİR HAYAT, İNANILMASI ZOR BİR MACERA!
Necip Fazıl da, Sabahattin Ali de ona deli gibi aşık oldu.
O, Halil Vedat Fıratlı ve Arif Damar ile evlendi.
Bu sırada, kendisinden epey genç olan Orhan Veli’ye sırılsıklam aşık oldu. Üstelik Halil Bey’le evliyken.
1928 yılında, Ankara’da öğretmene ihtiyaç olduğunu duyduğunda, gözünü bile kırpmadan İstanbul’u geride bırakıp soluğu başkentte aldı. Cumhuriyet’in ve Ankara’nın kuruluşuna birinci elden tanıklık etti, katkı sundu.
Tam bir Cumhuriyet kadınıydı.
Nahit Hanım, Gazi’nin sofrasına oturdu, onunla dans etti. Henüz 19 yaşında bir genç kızken, büyük önderin hayranlığını kazandı.
Güzeller güzeli Nahit Gelenbevi, hayatının sonuna dek evinin kapılarını sanatçılara ve edebiyatçılara açık tuttu.
Karşılığında “Rönesans gibi kadın!”ve “Koruyucu meleğimiz!” denilerek onurlandırıldı.
Nahit Hanım’ı en iyi tanımlayan cümleyi ise Cemal Süreyya kurdu: “CUMHURİYET GİBİ KADIN!”
1930’lu ve 1940’lı yılların Ankara’sını anlamadan, genç Cumhuriyet’in ideolojisini, felsefesini, itici gücünü, iradesini, tutkusunu kavramak mümkün değil.
Nahit Hanım’la birlikte Cumhuriyet’i keşfetmeye var mısınız?
Hem de onun inanılması güç hayatına tanıklık ederek…
_____***_____***_____***_____
Yorumum:
Kitabımız Nahit Hanım’ın en yakın dostu Nermin Hanım ağzından yazılmış. İkisinin dostluğu o kadar değerli ve ilham verici ki. Aynı zamanda ne kadar şanslı olduklarını defalarca geçirdim içimden. Günümüzde böylesi, kardeşten öte dostluk yakalamak nerdeyse imkansız. Sadece iyi günde değil tüm kötü günlerde, yaptıkları hatalarda bile hem yüzüne hata yaptığını söyleyecek kadar dürüst hem de onun yanında olacak kadar candan biri bulmak çok zor. Bu anlamda yanlış bir devirde doğduğuma çok çok üzüldüm.
Sadece Nahit hanımın aşk hayatı ve duygu durumunu okuyacağınızı düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Kitap Nahit hanımın özel hayatı üzerinden aslında genç Cumhuriyet’e bir ışık tutuyor.
Felsefe bölümü mezunu, hem çok güzel hem de çok donanımlı bir genç hanımdır Nahit. Zaten o dönemde felsefe okuyup bitirmesi bile bence zamanının ne kadar ötesinde bir ufka doğru yelken açmak istediğini anlatıyor bize. Ankara’da öğretmen ihtiyacı doğduğunda ülkesine olan büyük sevgisi İstanbul’daki düzenini hiç tereddüt etmeden değiştirerek Ankara’ya gitmesini sağlıyor. Edebiyat öğretmenliğine başlıyor ve kimya öğretmeni olan Nermin ile dostlukları başlıyor.
Nahit’in edebiyata ve şiire olan tutkusu karşılıksız kalmıyor. Dönemin en önemli edebiyatçıları kendisine aşklarını ilan etmekte sakınca görmüyor. Sabahattin Ali ve Necip Fazıl Kısakürek yer yer müstehcenleşen mektuplarını ve şiirlerini Nahit Hanım’a ardı arkası kesilmeyecek şekilde gönderiyor. Hatta Nahit Hanım’ın Halil Bey ile evlenmiş olması bile mektupların kesilmesini sağlamıyor.
Kitabın bu kısımlarında akıllara düşen ve tartışmaya açık olan soru şu bence. Bu insanlar acaba Nahit Hanım’a mı yoksa aşka mı aşık?
Kitabın ilerleyen sayfalarında Nahit’in hayatına Orhan Veli giriveriyor, ansızın. Beklenmedik büyük bir aşk. Pek çok negatifliği içinde barındıran ama buna rağmen önü kesilememiş bir aşk. Nahit hanımdan 5-6 yaş kadar küçük Orhan, hatta Halil beyin de öğrencisi. Üstelik şıpsevdi bir şair. Yine de aşk, tüm mantık kurallarını yıkabilecek kadar güçlü bir duygu belli ki…
Bu kısımda da akıllara düşen soru Nahit hanım kocasını sevmiyor muydu acaba böyle bir duyguya kendini kaptırdı? Yoksa aynı anda birden fazla kişi sevilebilir miydi?
Bebek Cumhuriyetin büyüyüp gelişmesi için verilen emekler, buna rağmen bir yandan da bazı çevrelerin taş koymaya çalışmasını sinirle ve içim acıyarak okudum. O dönemlerde bile (1930-1940’lı yıllar) ülkesinden göç etmekten başka çare göremeyen aydın insanlar varmış. Aradan geçen nerdeyse 100 yılda bir arpa boyu yol ilerlenememiş, hatta tam tersi sürekli gerilemiş oluşumuz ne acı bir durum öyle değil mi…
Bence bu kitabı mutlaka okumalısınız. Hem tarihe ilk ağızdan tanıklık edip hem de edebiyata doyacağınızı düşünüyorum.
Keyifli okumalar…

Yorumlar
Yorum Gönder