BİZİM BÜYÜK ÇARESİZLİĞİMİZ-BARIŞ BIÇAKÇI

 

Yayınevi : İletişim Yayınları
Sayfa Sayısı : 167
Arka Kapak Yazısı :

Sıkı bir dostluk... Aslında hikaye onların hikayesi, Ender'in ve Çetin'in... Günün birinde hayatlarına bir genç kız girer. Şimdi düşünme, hatırlama ve kendini didikleme zamanıdır.
"Nihal'e başından beri olduğumuzdan farklı göründük. böyle gerekmişti. Koruyucu, kollayıcı, soğukkanlı, ne yapması gerektiğini bilen, Nihal düzgün yürüsün, üniversiteyi uzatmadan bitirsin, yaşadığı felaketten makul adımlarla uzaklaşsın diye asfalt döşeyen iki orta yaşlı, deneyimli erkek. Biri göbekli, diğeri kel."
Barış bıçakçı, bu çağa özgü laf kalabalığından; dil, duygu, düşünce kirliliğinden paçalarına tek damla çamur bulaştırmadan çıkabilen, şaşırtıcı bir iç ışığı cömertçe yayan bir yazar. Nefes alır gibi, su içer gibi yazıyor.

_____***_____***_____***_____

Yorumum: 

Görünen: Aynı kadına aşık iki adamın hikayesi
Anlatılan: Bundan daha fazlası, daha derini...

Ender ve Çetin liseden beri birbirlerinin en sadık dostu; hatta birbirlerinin tek dostudur. Aralarındaki yakın ilişki zaman zaman yanlış yorumlamalara mahal verecek kadar dikkat çekicidir. Zaman içerisinde hayatlarına giren kadınlar bile gelip geçiciyken onlar daima bir arada kalmışlardır. İkisinin hikayesi, aslında bu zor yakalanabilecek dostluğu bir kenara ayırırsak, sıradan orta yaşlı iki adamın, sıradan hikayesi olabilirdi. Ancak bu iki olgun böceğin hayatına apansız giriveren güzeller güzeli bir çiçek, Ender'in okuyacağınız satırları yazma sebebidir.

Evet efendim ne diyorduk...
Bu çok sıkı dost olan Ender ile Çetin'in lisede Fikret adında bir arkadaşları daha vardır.  Fikret her ne kadar E-Ç ikilisine bir üçüncü olarak dahil olmasa da yine de vakit geçirdikleri iyi arkadaşlarındandır. Belki de Fikret'in üniversite eğitimine Amerika'da devam etmesi bu ikiliyi E-Ç-F yapamamıştır. Bu arada belirtmek gerekir Ender hayatını kitap çevirileri yaparak, Çetin ise -Ender'in deyimiyle- daha ayakları yere basan, maaşlı, SSK'sı ve yemeği olan bir işte çalışarak hayatını sürdürmektedir.
Bir gün Fikret'in anne ve babası trafik kazası sonucu hayatını kaybeder... Fikret ve kız kardeşi Nihal yapayalnız kalırlar. O sırada Nihal üniversite okumakta Fikret ise kendine Amerika'da bir hayat kurmaktadır. Fikret, Ender ve Çetin'den büyük bir fedakarlık ister. Kız kardeşinin okulu bitene kadar onu yanlarına alıp bu süreci en zararsız şekilde atlatmasını sağlamak... İki arkadaş bunu tereddütsüz kabul eder çünkü Nihal, doğumuna bile tanık oldukları tatlı, cici ve şu anda yalnız kalmaması gereken bir kızdır.

Nihal'in o evde kalmaya başlamasıyla değişen hayatları, ev düzenleri, üzerlerinde hissettikleri büyük sorumluluk, zaman ilerledikçe itiraf etmekten korktukları duygular, Nihal'in kanadı kırık bir ergen olarak duyguları, Ender ile Çetin'e zamanla gelişen sevgisi, beri taraftan bir genç kız olarak kendi yaşadığı duygusal çalkantılar... Hepsi ama hepsi Ender'in o su gibi akan cümleleriyle  bize ulaşıyor. 
Nihal gün gelip gittiğinde ardında bıraktığı iki kocaman yürekli, biri kel diğeri göbekli adam için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Yine değişik bir hikaye... yine tahmin etmediğim gelişmeler ve yine beklemediğim bir son. Barış Bıçakçı'yı bu yüzden çok beğeniyorum. 

_____***_____***_____***_____

Kitapta altını çizdiklerim:

"Satrançta en işe yaramaz hamle feda etmek zorunda olduğun taşları okşamaktır."

" Uzağımızdaki her şey biraz olağanüstüdür, olduğundan biraz daha fazladır."

" Kalemi eline alıp iki insanı birbirine götüren yolu bulmaya çalışan biri, tek bir çizgi çizmeyi beklerken karalamayı andıran bir resim çizer. İki insanı birbirine götüren sayısız yol vardır."

"Yıldızlı bir gecede, gökyüzünün altında kendini acemi ve çaresiz hissedersen, bu, yıldızlara bakarak başka şeyler düşündüğün içindir. Yıldızlara bakarak yalnızca yıldızları düşünmek gerekir."

"Bizim büyük çaresizliğimiz Nihal'e aşık olmamız değil, sesimizin dışarıdaki çocuk seslerinin arasında olmayışıydı. Asıl çaresizlik buydu."


Yorumlar